Mak-Ser Genel Müdürü Mahir Polat “Platformlara Ek Vergi, Ek Maliyeti Getirdi”

Personel yükseltici platformlara getirilen yüzde 7,6’lık ek gümrük vergisi uygulaması, sektörde tartışılmaya devam ediyor. Türkiye platform pazarındaki hızlı hacimsel büyüme, bu büyümede Avrupalı ürünler kadar ABD ile Asya menşeili ürünlerin etkili olması ve yerli üretimin henüz istenilen seviyeye gelememesi gibi faktörler, ek verginin tahribat yaratacağı görüşünü hâkim kılıyor.

İş güvenliği bilinci, başta inşaat ve endüstriyel alanlar olmak üzere Türkiye iş hayatında daha fazla yer kaplamaya devam ediyor. Bu süreç devam ederken hem devlet kontrol mekanizmalarının sıkılaşması hem de şirket hassasiyetlerinin artmasıyla iş güvenliği çerçevesinde yeni sektörler de oluşuyor. Özellikle ölümlü iş kazaları içerisinde, yüzde 26 gibi büyük bir oranla yüksekten düşme kazalarının yer alması, personel yükseltici platformlarının önem ve gelişimini artırıp bir sektör haline getirdi.

Platform sektörü büyürken beraberinde gelen çeşitli tartışma ve sorunlar ise sektörün önde gelen platform tedarikçileri, kiralama kuruluşları ve teknik uzmanlar tarafından ele alınmayı sürdürüyor. Sektör yetkilileri, son olarak resmi gazetede yayınlanan bir kararla ABD ve Asya ülkelerinden ithal edilen platformlara yüzde 7,6 ek gümrük vergisinin getirilmesinin mağduriyetlere yol açacağını belirtiyorlar.

Türkiye’nin önde gelen personel yükseltici platform tedarikçilerinden olan Mak-Ser Platform Genel Müdürü Mahir Polat ile ek gümrük vergisinin sektöre yansıyan etkisini konuştuk:

Öncelikle personel yükseltici platformların Türkiye’deki gelişim seyrini nasıl yorumlarsınız?

Son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler ve çalışma hayatında gösterilen hassasiyetlerin sonucu personel yükseltici platformların kullanımı hızla artıyor. Son kullanıcılarda görülen bu artışın kat be kat fazlasını ise kiralama firmalarında görüyoruz. Büyüme oranlarının geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde %30’lar mertebesinde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Genel tespitlere göre Türkiye’de personel yükseltici parkurunun 10.000 ile 12.000 adet arasında olduğu tahmin ediliyor.

Avrupa Birliği ülkelerinde ise insan nüfusuyla personel yükseltici platform parkuru oranlandığında ortalama her 1.000 kişiye 1 adet platform düşmekte. Türkiye’nin gelişmişlik düzeyi ve iş güvenliği kanunu göz önünde bulundurulduğunda, bu sayının nüfus ile birebir oranlanmasa da minimum 25.000 – 30.000 adet aralığında olması gerektiği ve bu mertebeye önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde ulaşılabileceği belirtiliyor.

Hacimsel olarak bu potansiyeli örneklendirebilir misiniz?

Türkiye’nin en önemli projelerinden olan 3. Havalimanı inşaatında şu an 1.000 adedin üzerinde personel yükseltici platform çalışıyor. Yine şehir hastaneleri projelerinde, her bir hastane inşaatında 100 adetin üstünde personel yükseltici platform kullanılıyor. Aynı ciddi adetlere özel sektörde de rastlıyoruz. Örneğin İstanbul-Göztepe EMAAR şantiyesinde pik noktada 250 adet personel yükseltici kullanımına ulaşıldı. Bu ekipmanların kullanımı sadece güvenlik açısından değil iş bitirme süresi açısından da büyük önem taşıyor.

“Ülkemizin personel yükseltici platform parkurundaki eksiklikleri, büyük oranda ithal ekipmanlarla karşılanıyor.”

Türkiye, platform ihtiyacını nasıl karşılıyor?

Ülkemizin personel yükseltici platform parkurundaki eksiklikleri, büyük oranda ithal ekipmanlarla karşılanıyor. Bu platformlar kullanım sahalarına göre çok farklı kapasite ve özelliklerde olabiliyorlar. Dolayısıyla ortalama bir üreticide en az 50 adet model platform üretimi gerçekleşiyor. Ortalama 6-7 model üretebilen yerli platform endüstrisi ise henüz ihtiyaçlara cevap verebilecek düzeye ulaşmış değil.

Kamu alımlarında durum nedir?

Personel yükseltici platformlarda özel sektörde görülen büyüme oranları maalesef kamuda yok. Özelde gerek iş güvenliği gerekse iş süresinin kısaltılması için bu ekipmanlara büyük önem veriliyor. Yıllık satış rakamlarına bakıldığında, toplam satışların neredeyse yüzde 90’ının özel sektöre yapıldığını görmekteyiz. Ancak kamu alanında da ciddi bir ihtiyacın olduğunu biliyoruz. Bu ihtiyaçların tespit edilmesi ve kamunun yatırım yapması için teşvik edilmesi, yerli üretici için ciddi bir iş alanı açacaktır. Dolayısıyla bu konuda yerli üretici ön planda tutulabilir. Yerli firmaların mevcut üretim kapasiteleri ise kamu ihtiyaçlarını ancak karşılayabilecek durumda.

Yerli üretimin gelişmesi için ne gerekli?

Yerli üretimin gelişebilme şartlarının en başında sektörün büyümesi geliyor. Makine parkurunun gelişmesi ve ürün bilinirliğinin artması yerli üretimi teşvik ederek gelişimin önünü açacaktır. Ancak mevcut şartlar bunun için henüz yeterince olgunlaşmadı. Şu an için yüzde 30’lar civarında büyüme ihtiyacının karşılanması ve yeterli tecrübenin oluşabilmesi için söz konusu ekipmanların ithalat yolu ile karşılanması kaçınılmaz. Ayrıca halihazırda ithal ürünlerin sektöre maliyeti, yerli üretime göre çok daha avantajlı. Mevcut büyüme ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda maliyet ve finansman yükü büyük önem taşıyor. Bu anlamda sektöre yüklenecek her türlü ek maliyet, bir yandan büyümenin önünü kesecek bir yandan da iş güvenliği hususunda elde edilen pozitif gelişmeyi engelleyecektir.

“Sektöre yüklenecek her türlü ek maliyet, büyümenin önünü kesip iş güvenliğindeki pozitif gelişmeyi engelleyecektir”

İthalat rejiminde yapılan ve sektörü etkileyen güncel değişiklikler neler oldu?   

28.03.2018 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan İthalat Rejimi Kararına Ek Karar – 2018/11481 ile bazı ekipmanlara  %7,6 gümrük vergisi getirildi. Söz konusu ek kararda muhtelif ekipmanlar arasında iş güvenliğini etkileyecek tek grup olarak personel yükseltici platformları görüyoruz. Bu karar ile platformlara çok ciddi oranda bir maliyet eklenmiş oldu. En önemlisi ise söz konusu kararın İngiltere dahil olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerini kapsam dışı bırakıyor olması. Avrupa Birliği’nde bulunan üreticilerin üretim kapasitesi yerli üretimin çok daha üzerinde. Kısacası bu üreticilerin kapsam dışı bırakılması, yerli üreticiyi destekleme maksadının zaten önüne geçiyor. Öte yandan ABD ve Çin menşeili ürünlerin Avrupa Birliği ürünleri ile rekabetine de büyük bir darbe vurmakta.

Sektöre baktığımızda son yıllarda yaşanan büyümenin en önemli etkenleri olarak, ABD ve Çin menşeili ürünlerin maliyet ve ürün çeşitliliği bakımından sektöre getirdiği avantajlar olduğunu görüyoruz. Ancak ithalat rejimi ek kararı, kapasite açısından yeterli olmayan yerli üretim karşısında Avrupa Birliği ürünlerine avantaj getirdi. Fakat bu durum, sektörün ihtiyacı bakımından son derece önemli olan ABD ve Çin ürünlerini ise rekabet edemez hale getiriyor.

Bu rejim diğer ülkelerde nasıl uygulanıyor?

Dünya pazarının yüzde 52’sine sahip ABD pazarı aynı zamanda da en büyük üretici durumunda. Ancak buna rağmen ABD, platform konusunda hiçbir ülkeye gümrük vergisi uygulamıyor. Aynı şekilde ikinci sırada yer alan Avrupa pazarında da diğer ülkelere karşı böyle bir durum söz konusu değil. Zira her iki pazarda da ciddi bir büyüme ihtiyacı var ve bu büyümeye engel teşkil edilecek gümrük vergilerinden kaçınılıyor.

“Ek vergi uygulamasının yerli üreticiyi desteklemekten çok kullanıcılara ek bir maliyet yükü getirdiği ortada”

Bu uygulama, kiralamacıları ve yerli üreticiyi nasıl etkiledi?

Ek vergi uygulamasının yerli üreticiyi desteklemekten çok kullanıcılara ek bir maliyet yükü getirdiği ortada. Özellikle kiralama firmaları zaten yüksek finansman maliyetlerinin altında ezilirken ek vergi ile bu yük daha da ağırlaştı. Dolayısıyla zaten oranı yüksek olan ek verginin aynı zamanda erken alınmış biri karar olduğu da söylenebilir.

Sektörün ve iş güvenliğinin olumsuz etkilenmemesi için bu kararın gözden geçirilmesi; eski rejime dönülmesi ya da en azından söz konusu gümrük vergisi oranının yüzde 2 mertebesine çekilmesi, ihtiyacın karşılanması için daha doğru bir karar olur.

Sektörün önünün açılması için temel gerekenler neler?

Türkiye platform pazarına dair bahsettiğimiz hacim ve öngörüler, hızla gelişmekte olan bir sektöre ve ülkenin ihtiyacına işaret ediyor. Yerli üreticinin gelişimi ise gerek sektörümüzde gerekse diğer tüm alanlarda ticari kaygılardan bağımsız düşünülmesi ve desteklenmesi gereken bir husus. Ancak bu desteğin yolu doğru seçilmeli. Yerli üretimin önünün açılması için öncelikle sektördeki platform kullanım miktarının ve tecrübenin artması gerekiyor.

Kaynak:FMRENT

Bu gönderiyi paylaş